27 Ağustos 2007 Pazartesi

Kokmuş Balık Sendromu

Tam da, beynimde kurduğum karışık mesajların aslında tek cevabının beni sevmemesi olduğuna inandığım anda, basit ve direk olduklarını iddia eden erkek ırkı mensubu sevgilim ben aslında seni kimseyi sevmediğim gibi sevdim’le başlayan ve sakın beni bırakmayla sonlanan uzun bir paragrafla karşımda durmakta. Bu ilişkiyi bitirmek için mantığımla hareket etmeye çabalarken, iki kelimelik yanlış cevapların sahibi sevgilim beni kaybetmekten korkuyor. Uzun zamandır tek tek kullandığı kelimeleri (üstelik de playstation oynamaz ve yemek yemezken) cümlelere dönüştürüyorsa bu adam bana gerçekten bir şey anlatmak istiyor. Onsuz bir hayata alışmak çok kolay safsatalarımı bir kenara bırakıp, ikinci bir kere bile düşünmeden heyecanla boynuna sarılıyorum. Bensiz olmak bu kadar değiştirebiliyorsa bu adamı, aşkın varlığına inanmamak için nasıl bir nedenim olabilir ki?
Mucizeler ve tesadüfler yaşamamın gerçek nedeni.

Kendini affettirmek için çıktığımız yemekten, beni aslında hiçbir şey söylememek için aradığı bir haftadan, bana sarılarak uyuduğu on iki gecenin ardından her şey yavaş yavaş bildik ilgisizliğine dönmeye başladığında acele işe karışan şeytanı görebiliyorum ancak.

Ne izlediğini bile hatırlamadan televizyon karşısında oturduğu, hangi ayda olduğumuzu unuttuğu, bira şişelerinin masanın üzerinde biriktiği, nefret ettiğim arkadaşlarının evin her köşesine doluştuğu günlere geri döndüğümüzdeyse fark ediyorum ki sakın beni bırakma diye bitmişti cümle. İçinde bu yeni başlangıcın farklı olacağına dair hiçbir iz yoktu.

Ben sensiz yapamam derken, kokunu duymadan ve yüzünü görmeden olamam diye yorumlamıştım ben. Oysa ortalığı toplayacak kadını özledim ben demekti anlamı.. Yine bütün bencilliğiyle yanımda kal derken, yalnız kalmaktan korkmuş bir adamın annesi ya da bakıcısı figürü olarak hayatında tutulmaktaydım.

Tutkularımız alışkanlıklara dönüşüp, aynı yatağın iki ucunda birbirimize değmeden uyur olduğumuzda gitmeliydim uzatmadan. Çalan telefonlarımın ardından kim arıyor diye sormamaya başladığında, televizyonun karşısında uyuyakaldığında, sinyallerini vermeye başlamıştı ayrılık.

Geç kaldım. Şişeleri atması gereken çöp tenekesini bulmak için bile bana ihtiyacın varken, onu terk etmeye çok geç kaldım.

Hiç yorum yok: