27 Ağustos 2007 Pazartesi

On sayfaya tur bindirme

Algılamam zaman aldı gittiğini. Bir, iki, üç, on üç ne derseniz diyin, o kadar gün, an, zaman, ay . Her gün o odaya girdim isteksizce. Sevmediğim duvara ve artık kimsenin kullanmadığı yatağa baktım. Telefonla konuştum yayıncımla, bitmeyen kitabımı bitirmemi istedi. Kapıcı ekmekleri bırakmaya devam etti. Esnaf değişikliği sezinlemedi. Temizlikçiye senin gittiğini anlattım, çok üzülmedi sanırsam. Yatmadığımı bile bile her hafta o yatağın çarşaflarını değiştirdi. Seni kimse aramadı evden. Herkes bildi de, ben bilemedim sanırım gideceğini, gitmekte olduğunu, belki de her gün yavaş yavaş boşalttığını o odayı. Sigarayı terk etmek gibi azalarak gittin sen de . Sonunda kültablasında kalan son izmarit ben oldum. İçilmeden söndüm ama, tablanın içine kül oldum.

Her gün evde oturdum, giderek daha az girdim odaya. Hiçbir eşyanın altına bakmadım senden arta kalanları bulurum diye. Senin fincanlarını kullanmadım. Mayonez almadım. Trakya Türküleri CD'sini asla kabından çıkarmadım. Televizyonda televole izlemedim. Ekler yemedim. Hangi ekmeği nerden alacağımı hiç düşünmedim. O iğrenç yeşil gömleği bir daha asla görmedim.

Aynı evde konuşmadığım birinin varlığıyla yaşamaktansa yalnız kaldım. Huzur doldum. Mutsuz oldum. Başka bir adamla beraber olamadım. Evden dışarı haftada bir -mecburen- çıktım. Kitabı bitirdim bu arada. Hayatımın az sayfalı çok manalı kitabına son noktayı koydum. Yayınlanacak önümüzdeki ay, reklam kampanyaları başlamış. Onları bile görmedim daha. Gazete okumadım. Pilot kalem kullanmadım mektup yazarken, murekkebini arkaya geçirir diye. Sana içinde aşk olmayan özlem dolu mektuplar yazdım. Kırık sarı mektup kağıtları kullandım A4. Bütün bu süre içinde seni özledim. Her gün daha çok. Kendime hiç yalan söylemedim. Belki okursun diye umudettim.

Çaktırmadan bekledim gelmeni çünkü eğer beklediğimi bilirsen gelmezsin.Evdeki saatleri hep ileri kurdum seninkine uysun diye. Sallanan bir sandalye aldım tam pencerenin kenarına, o almaya çalıştığın deri koltuk yerine. Kahvemi koyuyorum kucağıma, durmadan bekliyorum.
Seni. O kadar çok alıştım ki bu bekleme oyununa, gelsen de harhalde gelmeni beklerim ben yine. Sen gel ama beraber bekleriz seni.

Hiç yorum yok: