11 Ocak 2008 Cuma

Adrien parmaklarını oynat da biraz dans edelim! -WHOP-

Siz onu Entourage dizisinde yakışıklı olurken izlediniz, oysa adam sahnede davul çalmayı da biliyor.

Geç saatlerde Comedy Max ekranlarına takılanlar bilir. Vincent Chase, her ne kadar ismi seri katilleri ya da onları yakalayan çekici dedektifleri andırsa da, yeni yetme bir Hollywood aktörüdür. Queens’den gelme Los Angeles’da olma bu yakışıklı kızların akıllarını başından alır, menejerleri ikna eder, en yakın üç arkadaşıyla kiraladığı malikanede öğrenci hayatı yaşar. Vincent Chase televizyon ekranında, Adrien Grenier olarak doğduğu hayatının fragmanlarını canlandırır. Kendini oynadığını düşünecek olursak yeteneği konusunda Emmy’e aday olmaması gerektiğini savunabiliriz. Önemi yok biz onu olduğu gibi izlemeyi seviyoruz. Yeni uyanmış, biraz yorgun ya da nezleden yataklara düşmüş olsun Adrien lacivert gözlerini açsın yeter.
Adrien Meksika’da doğmuş, emlakçı olan annesi para kazanmak istediği için Brooklyn’e taşınmıştır. Gençlik zamanlarında biraz deli doludur. İçindeki enerjiyi tüketmek için müziğe merak salar. Yirmili yaşlarına geldiğinde bu kararından herkes memnundur. Aktörlüğünü bilemiyeceğiz ama adamın on parmağında birkaç marifet vardır. “The Honey Brothers” grubuyla New York gece hayatında sahne alır, keyfine göre gitar, piyano ve davul çalar. Bazen setten sahneye, ertesi gün aksi yöne koştuğu görülür. Nerede olduğu çok önemli değildir Adrien dikkatleri üzerine toplar.
Adrien bugün itibariyle tam otuz üç yaşında. Aktörlüğe “Aresting Gena” isimli pek de adı sanı duyulmamış bir filmle başlar. İlk başrolünü Melisa Joan Hart ile beraber çevirdiği “Drive me Crazy” ile kapar. Film pek sükse yapmasa da, birilerinin onu keşfetmesine yardımcı olur. Ardından “Harvard Man”, “Artificial İntelligence” , “Bringing Rain” “Anything Else”, “Across The Hall” ve “Şeytan Prada Giyer” filmlerinde yardımcı rollerde görülür. Hiçbiri prodüktörlerin gözlerinde para pırıltılarına neden olmaz. Bu çocuk belli ki bir karakter oyuncusu olmayacaktır ama güzel kızların aşık olduğu serseri oğlan rolünde ustadır. Adrien neyse ki sonunda televizyonla buluşur da hepimizin hatıralarından silinip gitmekten kutulur.
İlk televizyon macerası on sekiz yıldır görmediği babasını ararken çektiği belgesel. Yönetmenliği oyunculuğundan biraz daha dikkat çeker Adrien kendi hayatının bilinmeyen yerlerini keşfe çıkmışken yapımcılar da onun ekrandaki tavırlarından etkilenir. Adrien’in kendisini anlattığı Entourage dizisinde başrolü teklif ederler. Adrien için bundan sonrası çok kolay. Kırmızı halılar, ışıklar altında fotoğraf çekimleri ve gelsin eğlence.
Adrien’in aşk hayatı da ünü doğrultusunda şekillenir. Geçen yıl Paris Hilton’la birkaç ayrı mekanda görüntülendikten sonra sevgili olduklarına dair söylentiler yayılır etrafa. Her ikisi de basına sadece arkadaş olduklarını ve aralarında duygusal hiçbir şey yaşanmadığını beyan eder. Kim neye inanmak isterse ona inanır elbette ve gazeteler konuyu istedikleri gibi yorumlar. Adrien pek çok kadınla günün herhangi bir zamanı, dünyanın pek çok yerinde fotoğraflanır. O kesinlikle ünüyle mutlu olanlardan!
Hollywood pek çok yakışıklıya yaptığını Adrien’e de uygular. Asi, şımarık, bencil bir adama dönüşmesinde sürekli manşetlere taşınan isminin etkisi olmadığını söylemek aptallık olur. Adrien her yaptığı takip edilen starlardan biri olmasa da, gece pizzacıda yakalandığında birkaç soru sorulmadan geçilmeyecek kadar önemsenir. Adrien filmleri boşver, biz seni sahnelerde görelim!

Hiç yorum yok: